9 Ağustos 2011 Salı

Bir Erkeğin Gözüyle Evlilik-1


20’li yaşlarda, salakların işidir evlilik. Etrafta bir sürü güzel hatun varken hele de!!! Tam paranı kazanmaya başlamışken (ki o zamanlar kazanılan para en iyi ihtimalle üniversite harçlığından biraz daha hallicedir), insan ne diye gitsin de sadece 1 kadına “Al hayatım, ayın 22 günü onun bunun ağzının kokusunu çektim. Sırf sen o çok beğendiğin çantaya 200 TL veresin diye..” desin ki??? Her yer çıtır kaynıyordur. Uzak ama çok uzak bir ihtimaldir evlilik 20’lerde…


İşe başlanır. Artık blucinlerin yerini lacivert takım elbise almıştır. Muhtemelen, dolapta sadece 4 adet, beyaz ve beyazın tonlarında gömlek vardır. Takımları 6 ayda bir kuru temizlemeye vermek gerekmektedir. Hatta koyu renkli olanların üzerine kahve, ketçap dökülmezse, 6 ay bile “titizlik” göstergesidir. İş yerinde nasıl da güzel kızlar vardır. Allahım hayat cennet!!!

Ötelenen askerlik için hemen mastera falan başvurulur. Hem neresi kötü ki eğitimin? İlerde kariyerde de işe yarayan bişey. Ayrıca hatunlarla tanışmak için o cafe senin bu cafe benim volta atmaya gerek kalmaz belki. (Dikkatini çekerim… Hala kızlarla tanışmak, hatun düşürmek vs. planlamaları var kafada J) Evlilik konusu daha dayatılmamıştır oğlan-annesi tarafından.

Yaş 30’lara doğru yaklaştıkça, etrafta birer ikişer çiftler türemeye başlar. 2 ay önce evde birlikte Playstation oynadığı, birayı içtikten sonra kutusunu kafasına atan arkadaşı, iş çıkışı aramalarında hemen cep telefonuna cevap ver(e)memeye başlamıştır. O bıçkın delikanlılar, birer ikişer “agucuk-gugucuk” konuşmaya başlar. Bu işte bi terslik vardır!?!?

Herhangi bir akşam, oğlan-annesinin “Cevriye Teyzen bugün davetiye getirdi. Çağatay’ın düğünü var haftaya” şeklinde söze girişi, ilk dalgadır ve öncüdür. Ama bizim kuzucuk, henüz elinde telefon, Facebook’tan kızlara mesaj atmakla ve yorum yapmakla meşguldür.

Efendim lafı uzatmayayım. Her nereden denk geldiyse (üniversiteden eski bir arkadaş, bir arkadaşın arkadaşı, karşı ofiste çalışan finansçı kız ya da komşu Halime Teyze’nin torunu… Ne fark eder????) artık bir kız arkadaş vardır ve ilişki iyi gitmektedir. Özellikle, tüm diğer erkeklerin de birer kızı arkadaşı olması, bizim oğlanın ilişkisinin de “iyi” gitmesinde önemli rol oynamaktadır. Nasıl oynamasın şekerim? Sen bu kızdan ayrılırsan, diğer çiftlerdeki dişiler senden öyle bir soğurlar ki… Zaten hafta sonu organizasyonları, kendiliğinden “DAMSIZ GİRİLMEZ” formatına geçti bile çoktan. Nereye “tek deve” gibi geziyorsun???

Oğlan-annesi, yengeler vs. bir yandan gizli gizli ağlarını örmeye başlamışken, bizimkinin kız arkadaşı da yavaş yavaş domestik tavırlar takınmaya başlamış olabilir. Film seyrederken, senaryo gereği ortaya çıkan bir tek-taş yüzük, kızcağızın gözünde buğulanmalar yaratmaya başlamıştır. Başlamıştır ve bu da ikinci dalganın başladığına delalettir! Tabii kız-annesinin de “Eeeee, artık gezdiniz tozdunuz. Birbirinizi tanımışsınızdır. Uzatmanın alemi yok.” gibisinden cümleleri, çiftin sohbetlerinde satır aralarına girmiştir. İşte “ketenpereye gelmek” deyiminin lugata girdiği nokta burasıdır J


Şuurun kapandığı bir dönem başlamıştır. O güne kadar alay konusu yapılmış her türlü gelenek-görenek “normal” gelmese de bir bir yürürlüğe girmektedir. Hatta, damat adayı bilincini kaybetmiş bir şekilde, oğlan-annesi ile gelin-adayı arasında mekik dokumaktadır. Bir yandan kızın, bir yandan da kendi annesinin beyin yıkama operasyonları sonucu, bir ara, çamaşır suyuna yatırılmış gibi tertemizzzzz bir beyne sahip olduğu da söylenebilir J

Özellikle kız isteme, nişan bohçası, kına gecesi gibi her türlü organizasyon öncesi bir araya gelip sık sık kahve içen çiftimiz, (artık kafein depolamasından da kaynaklanıyor olabilir) asabiyet sınırlarını zorlamaktadır. Aslında erkek açısından bakıldığında, bir dervişin tekkeye kabulünden önceki “çile” dönemine bile benzetilebilir bu ara dönem. Korkma aslanım! Bu evreyi sabırla atlatabilirsen sen artık tam bir erkek sayılırsın J …… Sayılırsın daaaa….. Acaba ileride, tekkedeki çorbayı sevecek misin bakalım J



Düğün için salon ve menü pazarlıkları, gelinlik için provalar, balayı için değiştirilen bin bir fikir sonrasında artık “başlangıcın sonu” ya da “sonun başlangıcı” gelip çatmıştır. Bu evrede, IQ’su zaten en az 10 puan düşmüş olan erkek iki tür tavır sergiler. Ya kendini yağız erkek modunda her şeyi üstlenmeye, her şeyin ennnn güzelini, ennnn şıkını yapmaya adar… Ya da iki düşman cephe (gelin-kaynana) arasında, elinde beyaz bayrak, bir oraya bir buraya koşturur. Her iki durumda da hem IQ, hem zaman, hem de para kaybı kaçınılmazdır J

Debdebeli bir dönem sonrası, balayı ve cicim ayları süpppperdir J Aşk böcükleri şeklinde geçen balayı sonrası ara ara “ne iyi ettik de evlendik” nidaları savuran erkek, kısa bir süre sonra “Ehhh… Eğlendik, güldük… Artık normal hayatıma geri dönme zamanıdır” diye düşünürken bulur kendini. İş çıkışına 2 saat kala hanımdan gelen telefonla bu akşam da bir organizasyon kaçınılmazdır. Ne de çok akrabası vardır bu kadının!!! Geçen Cuma akşamı da Hüsmen Dayı’nın 156. kez dinlediği anlılarını aynı şevkle 157. kez dinleme çabaları sırasında birden “Alllaaahhh çok şükürrrr” şeklinde bir cümleyi de kendine pek yakıştıramamıştır doğrusu J

Sıkılmadınız di mi? Bunu okuyan erkekler! Eğer şu ana kadar yazdıklarımdan en az birini yaşamadıysanız ben bu blogu kapatırım J
Ama halen sonunu merak ediyorsanız bu senaryonun, sonraki yazıyı bekleyin. Daha çoooooookkkk şey var yaşanacak çooooookkkkk J




2 yorum:

  1. Herşeyi bu kadar ortaya dökmek zorunda mıydın Katakulli Perisi????

    YanıtlaSil
  2. Ben sadece çevremde gördüklerimi yazdım. Hatta bu yazıyı okuduktan sonra bana hiç katılmayan beyler de var. Yani demek kiii herşeyi ortaya dökmemişim :))

    YanıtlaSil