Biliyorum, uzun zaman oldu yazmayalı. Bir sürü de şikâyet aldım:“Tatildeyiz.. Yazsana bişeyler, okuyalım!” diye. Artan reytinglerin sonucunda havalara girip de “Ay ne bileyim ilham gelmedi. Buhranlı zamanlarımda yazamıyorum. Kendi içimde bir kısır döngüye girdim.” falan demek geliyor içimden ama.. Cıkkkkk!!! Bildiğin sıradan bir kadınım ben... Basbayağı ben de tatildeydim. 9 günlük bayram tatili, herkesle beraber benim de kanımı kaynattı. Öncesinde hazırlık koşturmacası. Ondan sonra da gelsin tatil. Vurdum kendimi yollara.
Yıllar yılı benim için tatil demek, ya daha öncen görmediğim bilmediğim yerlerde gezmek ya da gündüz beachlerde gece de eller havada sürekli hareket demekti. Ebeveynlerin gönlü olsun diye ilk 3 gün bi uğrardım yazlığa. Ondan sonrası Allah kerim J
İşte bu sene ne olduysa oldu. Meğer yazlık olayı ne büyük bir nimetmiş de bunca yıl fark edememişim!!!

Kahvaltı üzeri Türk kahvesi olmazsa olmaz. Günün anlamı o kahvenin telvesinde saklı.
Arkasından kendini kumara verirsin. Halk dilinde “fayans döşeme” ya da “taş dizme” de denen okey, tüm yazlıkçıların büyük eğlencesi, sabah sporu. Kahvaltı sonrası ne yapacaksın ki? 10 senedir bildiğin site içinde yürüyüşe mi çıkacaksın? En fazla göreceğin değişiklik, yandaki komşuların renk değiştiren ferfojeleri ya da tuğlaları sökülüp kayrak taşı döşenmiş duvarı… Ne gerek var şeker! Otur ıstakanın başına. Bekle bakalım gösterge mi gelecek, okey mi vuracaksın? Hatta kimi zaman, bu oyun bana agresif iş dünyasındaki katakullileri hatırlatıyor. Eşinle gizli kapaklı numaralar çevir; elin tamam ama ya okey gelirse diye risk al falan filan işte. Sen daha üç taşı yan yana dizememişken karşındaki göbeğini sallaya sallaya oyunu bitirir. Hayatın ta kendisi, daha ne istiyosun ki?

Ha, bir de şu takıcı dükkânı gibi denize giren hatunlara da hastayım. O hatunlar saçları ıslanmasın diye boyu geçmezler ya denizde… Onun ikinci sebebi de boyunlarındaki ve kulaklarındaki ağırlıklardan dolayı, açıklarda dibe çökmekten korkuyorlar bence J
İşte, yazlık civarındaki plajlarda bunların hiiiiç biri yok anacım. Zaten etrafın, selüliti mutasyona uğramış ahtapot şekilli teyzelerle dolu. Karizmatik güneşlenicem diye bi gerginliğe gerek yok. Yazlıktakilerin yaş ortalaması 50 civarı. Ortamdaki gençler de kendi anne babalarının yanında, senden beş beter bir moddalar zaten. Salmış bir gençler güruhunun içinde, herkes göbeğini içine çekmemenin huzuru ile elindeki bira-patates ikilisiyle haşır neşir.
İşte ondan sonra güneşi denizde batırdın diyelim – ki bu benim en sevdiğim şey J Akşam güneş batarken güneşe doğru yüzmek, bende terapi etkisi yaratıyor. Ritmik bir şekilde güneşe gidiyorum… Seansı 250 TL olan terapistlere inat, ruhumu yıkıyorum ben o dalıp çıkmalarda.
Akşamcı dostlar buraya!!! Akşam mangalı yanacak şimdi. Izgaraya dizilen levrekler, çipuralar dumanını sala sala ebedi istirahata çekilmişlerken, sen de ufak ufak koy rakını kadehine. Aç bir yanda İncesaz’ı… “Kalbim seni özleeerrr.. Yollarını gööözlerrr… Nerde verdiğin sözlerrrr… Niçin neden gelmedinnn…”
Allahım!!! Sanırım yaşlanıyorum L Yazlıkçılık ruhumu dinlendiriyor, zevk alıyorum!!! Ben bu gidişle 60-65’imde içlik don da giyerim. (Amaannn o ne yaa öyle! Tosbik gibi!!!)